bazı insanlar çok şanslı. mesela soyisimleri mesleklerine uygun insanlar. adam din satıyor mesela. soyismi nursaçan, soyisimi dindarzade, islamoğlu, hatipoğlu...
işte bu necmettin amca da sabah tezgahını, müşteri portföyüne uygun bir kanalın stüdyosuna açmış, işlerin açıklığından ellerini ovuşturuyordu. adı, soyadı, siması kendisine büyük avntajlar sağlayan kimisi allah, kimisi baba, kimisi de devlet tarafından sunulan vergilerdi. derken konya'dan ismini vermek istemeyen bir kadın izleyici aradı. 'evladın anne baba üzerinde hakkı olup olmadığı'nı sorup, dakikalarca ağladı. allahım ne kadar kimsesizdik. en büyük dertleri kanallarının reytingi olan iki adama muhtaç kalmıştık derdimizi dökmek için. allahım seni tanımıyorduk bin yıllardır ki hala bu tür sorular kafamızı kurcalıyordu.
sonra kadın tam olarak ne dedi anlamadım ama sanırım çocuklarla ilgili bir şey söyledi ve kendisine üstteki bir giride 'pamuk dede' denilen ihtiyar, nur saça saça ve iyelikleri vurgulayarak 'devletimizin şefkatli kollarına gidin' dedi, 'kaymakamımız' dedi 'sosyal yardımlaşma vakfımız' dedi. tabi ben bastım küfrü. çünkü karşımda bir noterlik gösterisi vardı yine. sisteme islamdan yamalar yapılıyordu. 'devlet' ve 'şefkatli el' nasıl yan yana gelebilirdi? nursaçan, diyanette kaldığı zamanlardan mı edinmişti bu kanaati? hiç televizyon izlemiyor, sokağa çıkmıyor muydu? coşup, höykürmeme gerek yoktu, mutualizmin kralıydı yaşanan. hep gösterimde olan bir oyundu. sustum.