Newroz’un kökeni antik döneme kadar uzanıyor. 21 Mart’ın Mezopotamya’da baharın gelişini simgeleyen gün olarak kutlanıldığı biliniyor. Ancak bugünkü Irani içeriğiyle Newroz derin bir şekilde Zerdüşt inanç sistemine dayanıyor. İranın müslümanlaştırılmasından sonra Newroz, İslami inançlara uyarlanarak varlığını sürdürmeyi başardı. Nitekim, 21 Mart bugün de Iranda yılbaşı olarak kabul edilmektedir. Kürtlerin yaşadığı bölgelerin de dâhil olduğu eski Büyük İran m egemen olduğu tüm topraklarda, yani Azerbaycan, Afganistan ve Orta Asya Cumhuriyetlerinde Newroz kutlanmaktadır. Newroz yine Iran, Suriye ve Türkiye’deki bütün Kürt hareketleri tarafından ortak bir ulusal bayram olarak kabul edilmektedir.
Newroz’daki ayrımın bütün Kürt hareketleri tarafından kurucu mit olarak benimsenen Kawa efsanesinde, yani bayramın neden kutlandığı konusunda düğümlendiğini söyleyebiliriz. Kawa efsanesi eski metinler içerisinde en bütünlüklü olarak Firdevsi’nin Şehnamesinde anlatılıyor. Şehname’deki Kawa efsanesi şöyle özetlenebilir: Dehak adında zalim bir hükümdar vardır, şeytan onu bir şekilde kandırır ve omuzlarından öper. Dehak’ın omuzlarında iki kara yılan başı belirir. Bunları kestikçe tekrar yılan başları belirmektedir. Bunun üzerine hekimler Dehak’a bunları kesmekle baş edemeyeceğini, bunun yerine genç insanların beyinleriyle bu yılanları beslemesi gerektiğini önerirler.
Newroz'daki ayrımın bütün Kürt hareketleri tarafından kurucu mit olarak benimsenen Kawa efsanesinde, yani bayramın neden kutlandığı konusunda düğümlendiğini söyleyebiliriz. Kawa efsanesi eski metinler içerisinde en bütünlüklü olarak Firdevsi'nin Şehname'sinde anlatılıyor.
Böylece Dehak’ın adamları her gün iki genci öldürüp beyinlerini yılanlara yedirmeye başlar. Bir süre sonra sarayın aşçısının bu duruma gönlü elvermez ve gençlerden birini öldürüp diğerini serbest bırakmaya başlar, salıverdiği gencin beyninin yerine de koyun beyni koyar. Aşçı serbest bıraktıklarına “insanların yaşadığı yerlerde yaşama, ıssız yerlere ve dağlara git” der. Firdevsi burada “işte bugünkü Kürt kavmi bunlardan türemiştir” demektedir. Dehak’ın adamları demircilik yapan Kawa’nm son çocuğunu da almaya geldiklerinde Kawa saraya gider. O sırada iktidarı konusunda kaygı içinde olan Dehak “ileri gelenlerle” görüşme halindedir. Bu kişilere kendisini desteklediklerini belirten belgeyi henüz imzalatmıştır. Dehak Kawa yı huzuruna kabul eder, onu dinler ve kendisinin adil bir hükümdar olduğunu ve destekleneceğini içeren belgeyi imzalaması karşılığında oğlunu serbest bırakacağını söyler. İleri gelenler “bu doğru düzgün konuşmasını bilmeyen” adamı Dehak’ın muhatap kabul etmesine şaşırırlar. Kawa belgeyi imzalamayı reddeder, orada bulunanlara bağırır ve demirci önlüğünü bayrak yaparak sarayın önünde isyan başlatır. Kawa ve ona katılanlar Dehak’tan sonra hükümdar olacak olan Feridun’un yanma giderler ve onun yanında Dehak’a karşı savaşırlar. Şehnamede Newroz kral Cemşid ile ilgili başka bir hikâye olarak anlatılmaktadır ve Feridun’un zaferinin Mihrican bayramı olarak kutlanmaya başlandığı belirtilmektedir.1
Bugün Kawa efsanesi Newroz’la birleştirilmiş durumdadır ve anlatıdaki müstakbel kral Feridun kaybolmuştur. Kawa sarayın önünde büyük bir ateş yakar, dağlarda yaşayanlar da bunun isyan ateşi olduğunu anlayıp meşaleler yakarak düze inerler, Kawa’yla birlikte sarayı basıp Dehak’ı öldürürler. Newroz bugün Kürtler için “zalime karşı direniş”in kutlandığı bir halk isyanı günüdür.
Bu yazı bir mitin nasıl ve hangi süreçlerden geçerek bugünkü anlamını kazandığını, diğer bir deyişle Newroz un nasıl Kürtlerin kılındığını anlatıyor. Gerçekten de Newroz un tarihine bakmak Kürtlerin bu ülkedeki hallerini anlamak için bir prizma işlevi görebilir. Bu açıdan Kawa efsanesi hakkında Türkiye’deki Kürt hareketinin farklı dönemlerindeki anlatılarını incelemek Newroz mitinin inşa süreci ve değişen dönemlere göre neleri ifade ettiği konusunda bize ışık tutabilir.
Kawa efsanesinin ulus inşasında araç olarak kullanılmasının ilk örneğini Jin dergisi sergiledi. Dergi “Kürdistan Teali Cemiyeti” üyeleri tarafından 1918-1919 yılları arasında çıkarılmaktaydı, ilk sayıdaki “Maksadımız” başlıklı yazıda derginin yayınlanma nedeni şöyle anlatılıyordu:
"Jin şahsi bir menfaat için çıkmıyor. O’nun hedefi, uzun asırlardan beri ihmal edilen Kürd tarihsel yaşamına, ulusal haklarına, edebiyat ve sosyolojisine dair yayında bulunmaktır. Kanaatimize göre Kürd milletine milletler topluluğunda layık olduğu mevkiyi hazırlamayı başarabilmek, asrın anlayışına uygun bir çalışma biçimini ele almakla mümkündür.2"
Türk ittihatçılarıyla aynı politik programı paylaşan Jin yazarlarının hedefi geleneksel Kürt toplumundan Avrupalı anlamda modern bir ulus yaratmaktı ve her modern ulus gibi Kürtlerin kendi “özel günlerini” “tayin etmeye” çalışıyorlardı.3 Bu hedef doğrultusunda Kawa efsanesi, Kürtleri diğer milletlerden ayıran, Kürtlere mahsus bir “ulusal olay”ın anlatısı olarak kurulmaktaydı. “Kawa olayı tamamen farklı olarak bir yılbaşı (sersal) günü olarak anılmaktaydı.5
Bildiğimiz gibi Kürt Teali Cemiyeti hedeflerine ulaşamadı ve Kawa efsanesine ve Newroz’a dair bu inşa çabası kesintiye uğradı. Ancak yıllar sonra İhsan Nuri Paşa başka bir girişimde bulundu. Ağrı isyanının komutanı olan İhsan Nuri Paşa, isyanın bastırılmasından sonra Iranda Kürtlerin Kökeni adlı bir kitap yayınladı. Kitabında milliyetçi bir aydın olarak ayrı bir Kürt milletinin varlığını kanıtlamaya çalışıyordu.
Önsöz bölümünde İhsan Nuri bu çabasını şöyle gerekçelendirmekteydi:
"Mezar taşlarıyla övünülmemesi gerektiği söylenir, ama ulusların özgürlük duygularını oluşturmak ve güçlendirmek, atalarının şanlı geçmişini bilmeye bağlıdır. ...Amacım Kürt ve Kürdistan tarihi yazmak olmayıp varlığı diğer ırklar nezdinde yok sayılmak üzere kararlaştırılan İrani köken den bir topluma hizmetim söz konusudur."6
Kürtlerin kökenini bulma çabası İhsan Nuri'yi de Kawa efsanesine ulaştırdı. Ancak Ihsan Nuri Kawa efsanesinin kudanacağı günü “Tol Hıldan” bayramına göre belirledi. Yenilmiş bir isyanın komutanlığını yapmış İhsan Nuri için “intikam alış” anlamına gelen bu bayram efsane için daha anlamlı gelmiş olmalı. Ayrıca Newroz un İran edebiyatındaki geniş yerini, dolayısıyla sadece Kürdere özgü bir bayram olamayacağını düşündüğü de kitabından anlaşılıyor. İhsan Nuri'nin mit inşa etme çabası kendine bir ses bulamadı çünkü kitabı Türkçe'ye ancak 1977'de çevrilebildi. Bu dönemde sosyalist ve anti sömürgeci bir çizgide yer alan Kürt örgüderi Kawa efsanesini yepyeni bir biçimde inşa etmişlerdi bile. Öncelikle Newroz bayramı ve Kawa efsanesi birleştirilmişti.7 Dahası Kawa artık “ezilen Kürt halkının, önlüğünü bayrak yaparak direnen proleter öncüsüydü. Öyle ki adını efsaneden alan Kawa dergisi demirci Kawa'yi “Kürdistan'ın Spartaküs u” olarak tanımladı.8 Rızgarî dergisindeki bir yazıdan alınan aşağıdaki pasaj bu yeni ruhu açık bir biçimde yansıtmaktadır:
...Devrimciler, kendi halklarının demokratik muhtevalı değerlerinin mirasçılarıdırlar. Kendi tarihi geçmişi üzerine oturmayan ve tarihindeki devrimci değerlerin, oluşumların mirasçısı olmayan bir hareketin başarı şansı azdır. Eksikliğine, aksaklığına rağmen geçmişe sahip çıkmak ve bunu günümüzün bilimsel teorik belirlemeleri içinde eriterek tekrar halka götürmek zorunluluğu vardır.
Rızgari'nin özgürlüğe ve zulme başkaldırıyı simgeleyen ateşlerin yakıldığı Newroz gününde çıkışı bir tesadüf değildir. Üstlenilen görevin bir ürünüdür ve bir parçasıdır.
Birçok neden ile birlikte Newroz da barbarlığa ve zulme karşı isyanın yol göstericisi olmuştur. Sosyal hayatta derin izleri bulunan mitolojik bir simgedir Newroz. Newroz emperyalist-sömürgecilerin baskı ve zulümleri için tek başına bir neden değildir. Saldırılan bir hedef kapatılması gereken bir gediktir. Çünkü Newrozda Kürtler, gaddar; despot bir hükümdarı hatırlarlar. Bu hükümdar; Dahak’tır. Dahak’ın omuzlarındaki iki yılana her gün Dahakin cellatlarının iki genç insanın kafasını kopardığını bilirler. Ve bilirler ki, hiç bir müstebit, halkları ebediyen zincire vuramaz. Bir Kawe çıkar; demirci Kavoey yıkar saltanatını D ah aklların. Önlüğünü bayrak yaparak halkların o harikulade gücünü kale burçlarına diker?
Bu dönem 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle sona erdiğinde Newroz artık Kürt hareketlerinin yanı sıra Türkiye’deki sosyalist hareketler tarafından da biliniyor ve benimseniyordu. Ancak Newroz’un geleneksel olarak kutlandığı yerler dışında10 halk arasında yaygın olarak kutlanmaya başlandığından söz etmek mümkün görünmüyor. Newroz’a dair etkinlikler Kürt örgütlerinin düzenledikleri geceler ve yaptıkları eylemlerle sınırlı kalmıştı.
Nevvroz'un inşasındaki başarı karşısında devletin yaklaşımı şiddetle sınırlı kalmadı, bu alternatif hikâyeyi soğurmaya yönelik aktif bir tutum izlendi.
Devrimcilerin Newroz heyecanını halkla paylaşabilir hale gelmeleri 12 Eylül darbesinden sonra mümkün olabildi. Darbe döneminde Diyarbakır cezaevindeki işkenceler sonucunda 21 Mart gününde kendini asarak intihar eden Mazlum Doğan direnişin simgesi haline geldi ve PKK tarafından “Çağdaş Kawa” olarak ilan edildi. PKK söylemindeki Çağdaş Kawa da yoksuldu ancak “proleter bir öncü” olmaktan daha çok “yok edilmeye çalışılan Kürtlük’u diriltmek için kendisini feda etmiş bir kahramandı. Newroz günleri “zalimT.C.’ye karşı ayaklanma (serhıldan) günleri olarak tanımlandı ve Newroz, bir direniş miti olarak PKK söyleminin merkezine yerleştirildi.
Öyle ki, parti kırmızı yıldızın ortasında orak çekiç figürü olan bayrağını 1995 yılında yine kırmızı yıldızın ortasındaki Newroz ateşini simgeleyen meşale figürüyle değiştirdi.
Özellikle 1990 yılından itibaren Newroz günlerinde yapılan eylemler Kürt hareketinin kitleselleşmesinin bir göstergesi haline geldi. Güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmaların şiddeti ya da daha genel olarak Newroz’un nasıl geçtiği, takip eden günlerde Kürt sorununa dair tartışmaların hızlanmasına zemin yaratır oldu. Diğer yandan devlet görevlilerinin bayramı Nevruz adıyla resmi olarak kutlamaya başlaması ve bu kutlamalarda Newroz’un aslında bir Türk bayramı olduğu temasının işlenmesi yaşanan çatışmaya yeni bir ideolojik boyut getirdi. Böylece Newroz, tam anlamıyla ideolojik bir savaş alanı haline dönüştü.
Gerçekten de Newroz’un inşasındaki başarı karşısında devletin yaklaşımı şiddetle sınırlı kalmadı, bu alternatif hikâyeyi soğurmaya yönelik aktif bir tutum izlendi. Bunun için Abdulhaluk Çay’ın yıllar geçtikçe sayfa sayısı artan Türk Ergenekon Bayramı Nevruz kitabındaki iddiaları esas alındı.11 Ana akım medyanın bazı köşe yazarları tarafından bile alayla karşılanan devletin Nevruz politikası egemen ideolojinin nasıl işlediğini gözler önüne sermesi açısından oldukça ilgi çekiciydi. Kısa sürede uygulanmak zorunda kalınan resmi Nevruz faaliyetleri devletin ideolojik aygıtlarının neler olduğunu adeta tek tek ifşa ediyorlardı. İlk olarak 1991 yılında Kültür Bakanlığı Nevruzun Türk Ergenekon Bayramı olarak ülke çapında kutlanacağını açıkladı. 1992 yılı Newroz unda bakanlığın hazırladığı bildiriler İstanbul’da polis helikopterleriyle dağıtıldı. Bakanlık daha sonra Newroz’un geleneksel olarak Türk kültürünün bir parçası olduğunu kanıtlamaya yönelik yoğun bir çabaya girişti. Bu çaba kapsamında “Uluslararası 1. Nevruz koşusu”, “Geleneksel Nevruz Yürüyüşü”, Nevruz konulu resim sergisi, Nevruz içerikli Kukla-Karagöz gösterisi, Mehter Takımı konserleri, bahar şarkıları konserleri, halk konserleri, halk oyunları, cirit gösterileri, PTT anma pulları, Milli Piyango “Nevruz Özel Çekilişi” gibi etkinlikler yer aldı. Bunların yanı sıra, Kültür Bakanlığı, çeşitli ülkelerdeki kutlamalar hakkında broşürler ve “Ergenekon’dan göçen Kızılderililerin Nevruzu nasıl kutladıklarını anlatan Kaya ile Sinan Nevruz Şenliklerinde gibi okul kitapları hazırladı. 1993 yılındaki Alparslan Türkeş’in düzenlediği Türk Kurultayı devletin Nevruz politikasında önemli bir yere sahiptir. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakanı Süleyman Demirel, KKTC cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan yardımcısı Erdal İnönü, Kültür bakanı Fikri Sağlar ve diğer devlet erkânının katıldığı kurultaydaki ana tema yeni dağılmış olan Sovyetler Birliğinden ayrılan Türki Cumhuriyetler ile kültürel ve ekonomik ortaklık oluşturmaktı. Liderler hep beraber demir döverek Ergenekon efsanesinin aracılığıyla Türk birliğinin önemini vurguladılar.
1995 yılından itibaren Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlı olan Atatürk Kültü: Merkezi Başkanlığı (AKMB) “kavramların bulanıklığını gidermek gerektiğini” ifade ederek resm Nevruz faaliyetlerinin öncülüğünü üstlendi.12 Ku rumun düzenlediği uluslararası kongrelere devle erkânının yanı sıra Türki cumhuriyetlerden akademisyenler de katılıyordu. Ayrıca AKMB tarafından Nevruzun Mete Han’dan beri Türk bayramı olduğunu iddia eden dergi ve kitaplar yayınladı ve Newroz eylemlerinde sıkça kullanılan sarı kırmızı yeşil renklerinin de Türk renkleri olduğu ilan edildi.13 Resmi Nevruz faaliyetleri arasında en ilgi çekici olanlardan biri de kuşkusuz Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı “ulusal birlik ve beraberlik” temalı Nevruz hutbeleriydi. Bu hutbeler Nevroza dair resmi söylemi ve bu söylemdeki değişimleri aynen yansıtıyorlardı. Çeşitli üniversitelerden öğretim üyeleri Nevruzun bir Türk Ergenekon bayramı olduğuna dair açıklamalar yaptılar, hatta bazıları resmi Nevruz kutlamalarına ateşin üzerinden Mehter Takımı’nın çaldığı hücum marşı ve öğrencilerin “Allah Allah” nidalarıyla atlayarak aktif olarak katıldılar, valilerle birlikte kampüste demir dövüp yumurta tokuşturdular. Ordu görevlileri de, devlet protokolüne uygun bir biçimde valiliklerin Nevruz kutlamalarına katıldılar. Bugüne gelindiğinde resmi Nevruz kutlamaları protokol olarak sürse de devlet yetkilileri Newroz üzerine olan ideolojik savaştaki eski coşkularını yitirmiş görünüyorlar. Ote yandan, Türkiye’nin her yerinde milyonlarca Kürt Newroz’u kutluyor ve Newroz’un bir Kürt bayramı olduğu artık yaygın olarak kabul görüyor.
Yaklaşık olarak yüz yıllık bir zaman dilimini kapsayan bu sürece baktığımızda Newroz’un Kürt hareketleri tarafından hegemonik kültürde yeri bulunmayan ya da göz ardı edilen bir öğe, bir alternatif hikâye olarak ele alındığını görmekteyiz.14 Bu özelliğiyle Newroz karşı-hegemonya yaratmayı mümkün kılan bir araç olarak değerlendirildi. Kürt devrimcilerinin örneğin Selahaddin Eyyubi gibi tarihsel bir figür yerine tekrar ve tekrar demirci önlüğünü bayrak yaparak zalim krala karşı isyan başlatan Kawa’ya referans vermeleri Kürtlerin kendilerini içinde buldukları toplumsal gerçeklikten, yani Kürtlerin maruz kaldığı zulümden ayrı düşünülemez. Bu açıdan Newroz, Walter Benjamin’in ifadesiyle “tek bir felaket”ten ibaret olan “tarihin sürekliliğini parçalama” girişimi olarak da okunabilir. Benjamin şöyle ifade ediyor bunu; “Her takvimin ilk günü, tarih içinde zamanın akışını değiştiren makine işlevi görür. Bayram günleri, anma günleri olarak tekrar tekrar karşımıza çıkan aslında hep aynı gündür.”15 Türk Ergenekon Bayramı olan Nevruz ise zulmü sürdürme çabasından başka bir şey değildir. Bana göre Newroz’daki “w” işte bunları ifade ediyor.
DİPNOTLAR
- Şehname’den alıntılar için bkz. Warner, A. G. and Warner, E. 1909. The Shahnama of Firdausi. London: Kegan Paul, Trench, Truebner and Co.
- Dergiden yapılan alıntılar dil açısından sadeleştirilmiştir. Yapılan alıntının özgün hali şöyledir: ‘Jm şahsi bir menfaat için çıkmıyor. O’nun hedefi, uzun asırlardan beri ihmal edlen Kürd hayat-ı tarihiyesine, hukuk-ı milliyesine, edebiyat ve içtimaiyatına dair neşriyatta bulunmaktır. Kanaatimize göre
Kürd milletine cemiyatgah-ı milelde layık olduğu mevkii ihzare zaferyab olabilmek, asrın telakkilerine muvafık bir tarz-ı mesai ittihazıyle kabildir. Bozarslan, M.E. 1985-7. (Trans.) Jin, Vol. 1,2,5. Uppsala.
- Özellikle bkz. Memduh Selim, “Eyyam-ı Mahsusamızı Tesbit Meselesi”, Vol. 16, Bozarslan, M.E. 1985-7. (Çev..) Jin, Uppsala.
- Bkz. Kürdiye Bitlisi (Halil Hayali), “Kawa Efsanesi”, Vol 1 ve Memduh Selim, “Kawe Yevm-i Mahsusu 31 Tabax (August)”, Vol. 21, Bozarslan, M.E. 1985-7. (Trans.) Jin, Uppsala.
- Bkz. “Sersar, Vol. 14 ve Memduh Selim, “Kawe Yevm-i Mahsusu 31 Tabax (August)”, Vol. 21Bozarslan, M.E. 1985-7. (Trans.) Jin, Uppsala.
- İhsan Nuri. 1976. Kürtlerin Kökeni, çev. M.Tayfun.
- Daimi Cengiz bu birleştirmenin İran’daki Kürtler tarafından yapıldığını ve daha sonra Irak ve Türkiye’deki Kürtlere aktarıldığını iddia etmektedir. Aktaran Gürdal Aksoy. 1998. Bir Söylence Bir Tarih: Newroz, Ankara: Yurt, s. 16.
- Özellikle bkz. “Sömürgecilik ve Milli Mesele”, Kava, Vol.l, 1 December 1978.
- Rızgari, Vol.l,March 1976.
- Örneğin Mehdi Zana ve Nurettin Elhüseyni 1970’li yıllardan önce de Newroz’un Silvan’da geleneksel olarak kutlandığını ve Kawa efsanesinin dengbejler tarafından anlatılıyor olduğunu belirtmektedirler.
- Karşılaştırma için bkz. Çay, A. M.1985. Türk Ergenekon Bayramı Nevruz. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü ve Çay, A. M. 1999. Newruz Türk Ergenekon Bayramı. Ankara: Tamga.
- Bkz. http://www.akmb.gov.tr. 13 Kurumun Nevruz üzerine olan yayınları için özellikle bkz. Reşat Genç tarafından hazırlanan Nevruz ve Renkler (1996) ve Türk Dünyası Nevruz Ansiklopedisi (2004), ayrıca Bilge Dergisi sayıları.
- Bkz. Williams, R. 1977. Marxism and Literature. Oxford: Oxford University Press.
- Walter Benjamin, 1993. “Tarih Kavramı Üzerine”, çev. Nurdan Gürbilek, Metis.