reha erdem, filmin son dakikalarına kadar inatla üstümüze geldi, 'bak işte berbat hayatlar var. iyice gör ve belki anla. işte yozlaşı, işte düşkünlük, işte senin hayal dahi edemeyeceğin yoksulluklar, namussuzluklar' diyerek. o sahnelerde hiç kısaltmaya gitmemiş ve bizi sanki sandalyeye çivilemek ister gibi 'gebersen de izleyeceksin' diyor. ta ki hayat'la filmin başından beri peşinde olan çocuğun çalıntı bir tekneyle kaçmasına kadar... filmde çalan orhan gencebay'ın 'seveceksin' şarkısı gibi hayatın 'karanlık' ve 'aydınlık' yönleri ni göstermek istiyor. ama şarkıda da filmde de 'karanlık', 'aydınlıktan' fazla. ve hayatın doğal yüzü değildir bir adamın 'çocukluğunu bildiği' ve o sırada 13 yaşında olan bir kızı taciz etmesi, ona tecavüz etmesi. bu doğal bir 'karanlık' değildir. bu hayatın karartılmasıdır. ve o kızın yatalak dedesini ölüme terk edip kaçacak denli bir ruh haline getirilmiş olması 'hayat işte, bir iyi bir kötü' deyip savuşturulamayacak bir şeydir. burada sisteme, insanlığını terketmiş kalabalıklara ağız dolusu küfürler vardır. bir tek, iki çocuğun belki de hayatlarında ilk kez ağız dolusu gülmesi vardır 'evet, hayat bazen de gülümsetir' diyebileceğimiz, gülümseyebileceğimiz.