'zorluklar içindeydi', 'kötü bir çocukluk geçirmişti', 'yaşıtlarına nazaran çok yetersiz koşulları vardı...' böyle cümlelerle örülü o başarı öyküleri tanınmış/büyük insanlar için yazılıyor. oysa kapitalist süreci yaşayan yığınlar, yığın olarak görülen insanlar, tanınmadan, görülmeden ve herhangi bir 'bravo'ya uğramadan ne başarı öyküleri örüyorlar! birey, yalnızdır. birey, görüp/görmediği, anlamlandırıp/anlamlandıramadığı tüm sıkıntılarında kimsesizdir. psikolojik, ekonomik, sosyal ve sair yalnızlıklarla kuşatılmıştır birey. devlet ve hayat karşısında savunmasızdır. ve farkında değildir. başına gelen her berbatlığı dünyanın kahpeliğine yorup işin içinden çıkmaktadır. farkına varanlar, yalnız ve savunmasız bırakıldığını idrak edenler ise sancılarını arttırmaktadır.
biz, 'büyük insanlar’ın çektiklerine mukabil şeyler çekip ‘küçük’ kalan insanlarız. çektiklerimizi cariye çeviremiyoruz. belki oğuz atay kahramanları gibi: ’ne yazık ki, başka insanlara duydukları tepkiden yararlanarak başarıya ulaşmayı yalnız sanatçılar becerebilmiştir.’* bu çağa tahammül gösterip iyiyi muhafazaya titizlenmek bile başlı başına bir başarı öyküsüdür.