5 Nisan 2013 Cuma

anlat: bu bir 'yusuf' masalıdır de.

 




birinci bab: şivekâr'ın çıktığıdır

ey sökülmüş cep.. ey ıslak yorgan.. 
ey bulduğu her bahaneyle çıngar çıkaran.. 
yardım et.. yardım et.. 
bana ilâh mahvedecek 
bir uzuv lâzım. 
gel çabuk 
beni üzüntünün koynunda beklet 
orada tohum serpecek kadar 
bana zaman tanı. 
ve konuş 
varsa eğer yazgımızın beş duyusu 
yazgı dediğimiz şeyin deveran ediyorsa kanı
...
anlat: 
bu bir yusuf masalıdır de 
bunu söyle ve fakat 
şunu da sor 
yusuf'un masalı neden 
yusuf'la başlamıyor? 
bir varmış bir yokmuşla başlıyor bütün masallar gibi 
bir şivekâr varmış, bir gençkız 
yusuf yokmuş, cinler 
kaçırmış, yazgı 
saklamış onu. 

masalın orasına gelince bir yusuf gösterilecek 
ama önce masalı bir şivekâr 
nasıl başlatıyor 
bilmek gerek. 
...
ok değerse bir kuşun ancak kalbine değer 
...
desem ki kapı açıldı 
yalan olur 
ama kilidin kalktığı belli. 
...
var idiyse bir kuş 
kalbinden başka yeri olmayan vurulacak 
vuruş değil de vuruluş kilidi kırsaydı 
kendi sorgusu yüzünden ayağa kalkıyor insan 
arıyor. yusuf bir ayna mıdır acaba? 
çetrefil, kuşku dolu, yadırgı 
ne kadar kendi oldu insan 
o kadar başka.

ikinci bab: yusuf'un kaçırılışıdır
... 
kime göre güzellik? 
çağlar içinde konulmuş mu bir kanun? 
hem nerede görülmüş 
tek başına güzellik 
kendi ayakları üzerinde dursun? 

şehvet, hüsran, hatıra, mukavemet 
bunların çarkına kapılanda 
bir güzellik doğuyor 
insanlar hep böyle şeylerin yedeğinde buluyor güzelliği 
o sebepten ola ki 
güzel yine de güzel solarken bile. 
çünkü her soluş merhamet uyandırıyor 
çünkü merhametti ona önceden rengi veren de. 
... 

üçüncü bab: şivekâr'ın yolculuğudur

...

yol canlılıkla mukayyet 
 gitti deriz  ölenler için  yalnız yaşayanların işidir  yola çıkmak, yolu katetmek.
 ...
eskiler aramaz, iz sürerdi. 
bilirlerdi evet'le hayır arasına belki 
sokulduğunda 
felaket gelir. 
...
yalnız arayan bilir acımasını 
aramamak acımamak demektir 
 ...
insan dedikleri o sahipsiz utançla 
...
aradı 
arayış ibresinden gözünü ayırmadı 
karnı aç 
üstü başı lime lime 
artık narin ayakları çiziklerle dolu 
dirsekleride yara kabukları 
gerçi bu kadarı, böylesi 
başlarken hiç akla gelmezdi 
lakin hayret! 
arayana yoksulluk eziyet vermiyor 
arayanın aramaktan başka derdi yok. 

vakti bilmek için 
diyor kendi kendine 
haber almak sadece bir başlangıçtı 
aradıkça dirisin 
aradıkça mecalsiz kaldı kibrin. 
aradın ve anladın 
haber almakla yol tüketilmiyor 
arayış sahicilik vaktine erişsin istiyorsan 
senin kendin 
haber olsa gerektir.
...
insan bir resmin içine 
bu kadar girebilir. 

bu bahçede her şey hayran olunmak için 
her şey kendine özen göstermiş 
her şey kendine öyle bakıtıyor ki 

dördüncü bab: bir yusuf, şivekâr

şivekar buldu
kendi arayışında bir karşılık bulunduğunu
ya yusuf ?
...
kalkıp, çıkıp, uzaklaşıp
insanların dünyasından
yusuf' un mahremiyetine kadar uzanan
bu pejmürde kız da neyin nesi ?
önce halinden hiçbir şey söylemedi
bıraktı
konuşsun şivekar.
aman allahım !
şivekar konuştukça
yusuf' un her yanına
oklar saplandı sanki.
dertli gönül neymiş
gönüle dert neden düşermiş
nasıl olurmuş göze almak
gözlerden ötesini
yağmadan, çapuldan, hazıra konmaktan uzak
akları, karaları, bütün renkleri esirgeyip
esirgenmeyi hak etmek
ve dönenmek evrende arındırıcı
itimada şayan bir rüzgar gibi.
hayret ki cinler bu kızı kaçırmamış
bu fevkalede gönlüyle.

şivekar' ı dinledikten sonra yusuf
ancak anlayabildi kendi başına neler geldiğini.
sonra açarken uzun uzun halini kıza
sanki ona bir şeyler iade etti.
...
iki insan bir araya gelince
iki taşın beraberliği gibi olmaz
diyelim iki salkım
bir çift kuş, yılanlar, kurbağalar, göçmen sürüler
yarasa aşiretleri, birbirine açılan tanrısız mağaralar
yabancılık
yalıtkanlık üretirler ha bire.

insan soyu
iletkenliğiyle ünlüdür öteki türler arasında
iki insan
başka hiç bir yaratıkta olmayan
geçirgen bağın baslatıcısıdır
anneler babalar
oğullar, kızlar hısımlar
komşular, hemşehriler, yurttaşlar
hangileri arasından seçilirse seçilsin
iki insan bir araya gelince
o geçirgen bağa bir ilmik atar
bazen fiyonk olur
bazen her sey düğümlenir
yine de sonuna kadar
bu bağın götürdüğü
yere kadar gitmez
insanlar
dostluğa, kandaşlığa, aşka evet
evet; ama nereye kadar ?

bunun bir son kertesi vardır
binlerce yıl iki insandan çok azı
son kerteyi birlikte tanımıştır
süra üfürülürken, çan çalınırken, ölü gömülürken
iki insan tahsil eder zamanı
en doğrusu son kertede iki insan
vakitsiz okunmuş bir ezandır
yusuf ile şivekar
vakitsiz okundular
çünkü zaman
iki insan
ya da
hiç.

beşinci bab: dönüş
...
kendine çirkinlik bulaşmış hisseden herkes 
siyahı seçti 
bir dürüstlük aradı yasla avunmakta.
...
insan hayatı dediğin ne de meraklı bir şey 
neden kılıç kabzasındadır kınalı parmak? 

atıncı bab: ins ü cin
...
cinler gibi kan içmiyor insanlar 
ama hepsi sülâlece ilik emmede usta.
...
yine de sormak lazım 
kavuşmak 
denir mi 
hep bir arada bulunmaya? 

yedinci bab: suyun sızladığıdır
sızıyı gideren su.
suyun sızladığını kimselere bilmez.