18 Şubat 2014 Salı

ALPERGENCER:


ONLAR HIRKA DEĞİL, PİL!






“yeni arabam nasıl?” bacım






bu şiiri yazmak için söküp attım pansumanı yaramdan


tam olarak bıçağa kaptırdığım tarafımla sancıyorum al


al bu hayat kiminse billahi ben yaşamıyorum


al bu hayat kiminse billahi ben


sarılan bir yarayı fışkıran bir damardan daha çok sevmiyorum


saat kim bilir kaç olacak yine, kaç!


bugün bitip dün olacak gece yine gün olacak


tam ağzını bozduğun tebessümlü bir sıra


parantezler basacak cümlelerimi


peşimizde bağlamdan kopmuş bir güruh


eğer hakkım olsaydı yağmuru yağdırmaya


bana tufan derlerdi sana ise nuh!






kaçıp kaçıp sana geliyorum, ne diye?


gidecek bir yerim olmadığından değil


bir yerlere senden gidiyor olmamdan belki de


borç olsak geçirmişiz tarihimizi


çoktan kalkmış bir treni bekliyoruz biletsiz


yabana atılacak şeyler var bavulumuzda


şu havuza çakılırım şu ummana nefessiz


şu kazanda yakılırım şu nazarda hevessiz


gitmiyorum diyorsam ve ne kadar gidiyorsam


yüzme bilmiyorsam ve ne kadar yüzüyorsam


şu yüzmediğim suların da cümlesinin dibisin


çok sarhoş olsam dediğim her dakika


şaraba testisiz yakalanmak gibisin






sonra bir süre her yanıma dökülüyorsun -dökül!-


ne önemi var geçmeyen bir izin unutkanlığımız karşısında


zaten kırık bir gökyüzüdür artık mutlu olmanın damı


hayat böyle dımdızlak ortada bırakır işte adamı


ben bir kere görmüştüm çokça cenazelerde


topraktan gayrısı tortop edip saklamıyor insanı


gözlerin yeter ki sözlerime ilişkin olsun


istersen gövdeme ihanetler sırt sırta yuva yapmıştır


boş bulduğun yere saplan senin de canın sağ olsun






ellerimi ceplerimde kaybedip unutmuşum


ben senin bildiğin dervişlerden değilim


ceplerim ellerimden misli ile büyüktür


ellerimi bir yerde ceplerimle yutmuşum


o kadar yorgunum ki o kadar ki yorgunum


uykumdan çalıyorum uyumak için


ben ölümden gayrı yazmayı bilmiyorum


sen hırkalara bakıyorsun şallara niçin?






havalar ısınıyor yar bahar diye


ölümlü şeylerle avunmamak vaktidir


gözlerin çocukluğumun bozulmamış aktidir


ve üzerime dökülmenin üç kurşunu vardır mavzerimde:






1- dökene kurban olayım.


2- dökülen dökendendir.


3- hiç çıkmasın izin benden.






tam da bu yüzden


dol ya da dökül


şaraba meyyal bir üzüm gibi serpil


hiç çıkarmasan da üzerinden yine de bil


yine de bil yine de bil yine de bil


onlar hırka değil, pil!



http://alpergencer.blogspot.com.tr/2013/02/onlar-hirka-degil-pil.html