"sen de bu oyundan, günün birinde bıkarsın. çünkü kadınlar uzun süre
oyunlarla oyalanamazlar, çünkü gerçekçidirler. bir gün bizi eski
horgörülmelerimizle, aşağılanmalarımızla, hiçe sayılmalarımızla, adamdan
sayılmamalarımızla, haklı ya da haksız küçük görülmelerimizle ve daha kötüsü
bütün bunların intikamını alamamış olmamızla başbaşa bırakıp gidersin. üstelik
senin, söküklerimizi dikip yaralarımızı sarar görünmen yüzünden biz bütün bunların
intikamını almış olduğumuzu düşünürüz. sen bizi bu durumda bırakıp gidersin.
affedersiniz yanlışlık oldu, dersin. özür dilerim: öfke değil öksedir. bunu da
tam söylemezsin. bir süre sonra aklımız başımıza gelir; apokalipsin dört
atlısı, yalnız bırakılmıştır. çirkin kılıklarımızla, gözyaşlarının yüzümüze
akıttığı boyalarımızla birer melodram oyuncusu olarak, kısa bacaklı zavallı
atlarımızın üstünde öylece kalırız. perde bile üstümüze kapanmaz: bir arıza
olmuştur"
tehlikelioyunlar/oğuzatay
tehlikelioyunlar/oğuzatay
siz hürsünüz; siz şartsız ve kayıtsızsınız
bir balığın,
bir siyah, bir kara balığın
incecik
kılçığı üzerine yemin edersiniz;
(k) harfi
üzerine yemin edersiniz.
rakı içen
kadınların, çiçek yiyen kızların
iyilikleri,
günahları ve çeyizleri üzerine yemin edersiniz.
istakozların,
kırmızı ve mavi istakozların
bir mavzerlik
peygamberlikleri üzerine,
küçük ve
büyük, acılı ve acısız
yeminler
yeminler yeminler edersiniz.
siz siz üzre
yeminler edersiniz.
biz hayret
eder, kuvvet eder, dudağımızı bükeriz;
dudağımızı
kör makaslarla dilim dilim ederiz
iki tane
elimiz var deriz;
bin tane
elimiz olsaydı
bini
birbirinin aynı olurdu deriz.
999 elimiz
kağıt gibi yansın,
bir elimiz
güneş gibi dursun..
biz elbette
dudak büker, hayret ederiz.
biz inkar
eder, inkarı severiz;
bayram
hediyenizi iade ederiz
biz mahcup ve
onurlu çocuklarız
başımızı
kaldırıp bir bakmayız
siz
rüyalarınızda yaşayıp durursunuz
siz
güvercinleri gözlerinden vurursunuz
siz ekmeğin
hamurunu, aşkın hamurunu samandan yoğurursunuz
siz
rüyalarınızda yaşayıp durursunuz
toprağı
zindana koyduk biz
üzerine yedi
kilit vurduk biz
kaç gelinin
alnında kaç yumurta kırdık biz
varsın yarın
takılsın benim çene kemiğim
bir köpeğin
ön dişlerine
ve
fahriye'nin kürek kemiği tam ortasından kırılsın
biz inkar
eder, şah inkarlar severiz.
kafamızı
kaldırıp bir bakmayız
...........................................
ruhumuzun
içinde kar yağar
anamızdan
doğduğumuz geceden beri
heybemizi
emektar makinelere yükleriz
fikirlerimizi
tifil vinçlere
iri buğday
tanelerinin trenleri yürüttügünü bilmeyiz
biz yangında
koşuyu kaybeden atlarız
biz kirli ve
temiz çamaşırları
aynı zaman
aynı minval üzere katlarız
biz koşu
bittikten sonra da koşan atlarız
siz kalbe
hançer gibi giren
siz kalpten
ağaç gibi çıkan
siz bize
şahdamarımızdan yakın
siz yüzükler
içindeki kan
siz
inançların sedef kabuğunu
ebabil
kuşlarının gagalarıyla kıran
bununla
beraber üzülmediğinizi biliyoruz
gün gelecek
toprağın altına uzanacağız
her gece saat
beş sularında sizi
toplardamarlarımızın
içinde bekliyeceğiz