20 Haziran 2013 Perşembe

biz yangında koşuyu kaybeden atlarız: sezaikarakoç/oğuzatay

"sen de bu oyundan, günün birinde bıkarsın. çünkü kadınlar uzun süre oyunlarla oyalanamazlar, çünkü gerçekçidirler. bir gün bizi eski horgörülmelerimizle, aşağılanmalarımızla, hiçe sayılmalarımızla, adamdan sayılmamalarımızla, haklı ya da haksız küçük görülmelerimizle ve daha kötüsü bütün bunların intikamını alamamış olmamızla başbaşa bırakıp gidersin. üstelik senin, söküklerimizi dikip yaralarımızı sarar görünmen yüzünden biz bütün bunların intikamını almış olduğumuzu düşünürüz. sen bizi bu durumda bırakıp gidersin. affedersiniz yanlışlık oldu, dersin. özür dilerim: öfke değil öksedir. bunu da tam söylemezsin. bir süre sonra aklımız başımıza gelir; apokalipsin dört atlısı, yalnız bırakılmıştır. çirkin kılıklarımızla, gözyaşlarının yüzümüze akıttığı boyalarımızla birer melodram oyuncusu olarak, kısa bacaklı zavallı atlarımızın üstünde öylece kalırız. perde bile üstümüze kapanmaz: bir arıza olmuştur"

tehlikelioyunlar/oğuzatay





siz hürsünüz; siz şartsız ve kayıtsızsınız 
bir balığın, bir siyah, bir kara balığın 

incecik kılçığı üzerine yemin edersiniz; 
(k) harfi üzerine yemin edersiniz. 
rakı içen kadınların, çiçek yiyen kızların 
iyilikleri, günahları ve çeyizleri üzerine yemin edersiniz. 
istakozların, kırmızı ve mavi istakozların 
bir mavzerlik peygamberlikleri üzerine, 
küçük ve büyük, acılı ve acısız 
yeminler yeminler yeminler edersiniz. 
siz siz üzre yeminler edersiniz. 



biz hayret eder, kuvvet eder, dudağımızı bükeriz; 
dudağımızı kör makaslarla dilim dilim ederiz 
iki tane elimiz var deriz; 
bin tane elimiz olsaydı 
bini birbirinin aynı olurdu deriz. 
999 elimiz kağıt gibi yansın, 
bir elimiz güneş gibi dursun.. 
biz elbette dudak büker, hayret ederiz. 



biz inkar eder, inkarı severiz; 
bayram hediyenizi iade ederiz 
biz mahcup ve onurlu çocuklarız 
başımızı kaldırıp bir bakmayız 
siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz 
siz güvercinleri gözlerinden vurursunuz 
siz ekmeğin hamurunu, aşkın hamurunu samandan yoğurursunuz 
siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz 



toprağı zindana koyduk biz 
üzerine yedi kilit vurduk biz 
kaç gelinin alnında kaç yumurta kırdık biz 
varsın yarın takılsın benim çene kemiğim 
bir köpeğin ön dişlerine 
ve fahriye'nin kürek kemiği tam ortasından kırılsın 
biz inkar eder, şah inkarlar severiz. 



kafamızı kaldırıp bir bakmayız 
........................................... 
ruhumuzun içinde kar yağar 
anamızdan doğduğumuz geceden beri 
heybemizi emektar makinelere yükleriz 
fikirlerimizi tifil vinçlere 
iri buğday tanelerinin trenleri yürüttügünü bilmeyiz 
biz yangında koşuyu kaybeden atlarız 
biz kirli ve temiz çamaşırları 
aynı zaman aynı minval üzere katlarız 
biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız 



siz kalbe hançer gibi giren 
siz kalpten ağaç gibi çıkan 
siz bize şahdamarımızdan yakın 
siz yüzükler içindeki kan 
siz inançların sedef kabuğunu 
ebabil kuşlarının gagalarıyla kıran 



bununla beraber üzülmediğinizi biliyoruz 
gün gelecek toprağın altına uzanacağız 
her gece saat beş sularında sizi 
toplardamarlarımızın içinde bekliyeceğiz