21 Ocak 2016 Perşembe

KEMAL TAHİR'İN TASARLADIĞI FİKİR KAVGASI - II

Yazının ikinci bölümüne ayrı başlık koymuş: Meseleler Biraz göz gezdirince, bu Meselelerin, Kemal Tahir'in fikir sorunları olduğu kolayca fark ediliyor: ve apaçık görülüyor ki Kemal, bu güne kadar tek başına ürettiği ve yürüttüğü fikirlerin kavgasını -bundan böyle yüklenecek bir dergi, bir kadro istiyor... Aslında bu dergi gayreti, Kemal'in yeni bir fikir kadrosu oluşturma gayretinden başka bir şey değil... Şimdi, Derginin, nelerin yanında, nelerin karşısında olacağını gözden geçirelim: 
I)  Dış güçlerce boğuşma... Dış güçlerin, içteki yerli ve yabancı örgütlerin ve ajanlarının, Devleti, Hükümeti ve diğer resmi, özel kuruluşları denetlemesi, sevk ve idaresi- uzak yakın- etkilemesi önüne kesinlikle geçilmeden, -yani, Türk Türk'e, daha doğrusu Yerli Yerliye kalmadıkça - hiç bir köklü tedbirin alınamayacağı, alınacak tedbirlerin ise müsbet sonuç vermeyeceği.)
 II)  İçte, bütün tabu'larla, tabulaştırmaya yeltenen iç ve dış kandırmacılarla boğuşma... Bu boğuşma, sürekli olmalı, hiç bir gündelik çıkar içirı savsaklamamalı...
 III) Eski değerleri ve yeni değer kılığına sokulmak istenen aldatmaları, saptırmacaları açıklamak, yeniden inceleyip kaynaklarına ışık tutmak. Başlangıçlarından günümüze kadar gösterdikleri çeşitli, ibret alınacak değişiklikleri aydınlatmak...
 IV) Tarihimizle ilintimizi kesmemizin nedeni? Bunun, kimin işine yaradığı, ilerde yarayacağı, (Bir toplumun yolu, geleceğinde değil, tarihinde kesilir) ... Bir toplumu tarihsiz bırakmak, onu, modern silahlarla silahlıyor görünerek, kesinlikle silahsız bırakmak demektir. Tarihten yararlanmak, toplumların var olmak şartlarından biridir. Tarih, bir toplum için aleyhe işliyor görünüyorsa, tarihten yararlanmak dış düşman ajanların eline geçmiş, tersine çevrilmiş demektir. Tarihi, tekerrür'den ibaret saymak yobazlıktır. Bu yobazlığın hiç bir çıkış yolu olmadığı için, esasta önemli bir zararı da dokunmaz. Bunun gerçek zararı, ancak, bunu izleyen alıklar içindir. Bunu göstererek yeni kuşkuları tarihten uzak tutmak, dış düşmanların oyununa gelmektir. V) Osmanlı değerlerinin üzerinde durmak meselesi...
 VI) Üç büyük yanılgının aydınlanması: 
a) Doğu'da durgun toplum,
b) Genel Kölelik,
c) Despotluk yanılgıları...

VII) Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı bilim ve fikir hayatındaki yeri... Neden Osmanlı etrafında gayet kalın bir "unutturma duvarı" çekilmiştir? Bu duvar, bugün bile - mümkün olduğu kadar - kalınlaştırılmak istenmektedir...
 VIII) Yakın tarihimizin tersine çevrilmiş gerçekleri...
IX) Tarihten kopuşumuzu, ona tekrar dönmeyi önlemek için tutulan yollara bakarak, Dil, Harf Devrimi denilen bilgisizlikler, dünya fikir ve edebiyat değerini dilimize çevirirken, tarihimizdeki yazılı değerlerin bilgisizce, düşüncesizce, insafsızca $Örmezden gelinişi...
X) Osmanlı - Türk ilintileri. Bu ilintiye verilen yanıltıcı anlam. Türklerin Osmanlı despotluğundan kurtulmaları, ya da kurtarılmaları aldatmacası... (Başka bir Osmanlı Milleti varmış gibi...)
XI) Gerek Balkanlarda, gerek Ortadoğu’da, Milli Kurtuluş ve Bağımsızlık hareketi gibi görülen davranışların, aslında birer parçalayıcı Emperyalist planının uygulanmasından başka bir şey olmadığı gerçeği.
XII) Osmanlı edebiyatı, şiir (Divan, tekke, halk) düzyazı (nesir), musiki, yazı, tezhip, resim, mimarlık üzerindeki aldatmacaların foyasını meydana çıkarmak. ..
XIII) Osmanlıda Halk hareketleriyle Devlet ilintisine yeni bir açıdan bakılması gereği. (Bilhassa tekkeler, aleviler, aşiretler meselesi.)
XIV) İmparatorluğun tasfiyesi işinin yeniden gözden geçirilmesi...
XV) Batılaşma'nın saraydan geliş nedenleri? Buna karşı, Osmanlılığı sırtında taşıyan halkların haklı reaksiyonları. 
XVI) Öğretmen ve öğrenci meselesi. (Yüksek okul öğrencisi) Politika yapmak ve gerçekleri görebilmek için:
 a) Gündelik gazeteler izlemenin, taraf tutmanın yetmediğini, her zaman eski kalıplarla yetinen, yazılarının yüzde onundan artığını dış olaylardan alan dergilerin kolaya kaçma -tembellik yöntemi- beslemekten başka bir işe yaramadığını anlatmak, öğretilen ve kabul edilen fikirlerin yaşamada ve mesleğini yapmakta kolaylaştırıcı mı, yoksa zorlaştırıcı mı olduğunu gözden uzak tutmamayı hatırlatmak.
b) Gazete fıkracılarıyle, ölülerini gezdiren tükenmiş yazarların değerince önem vermeyi, bunların çoğu zaman hiç bilmediklerini, bilir gibi yazdıklarını, bildiklerini de - yaşama şartları derbeder olduğu için - doğru yazmadıklarını, genellikle, en büyük gazetelerin ikinci sayfa allameliklerinin kat'iyyen kolay sanılmaması gerektiğini, böylece basılmış yazının aldatma etkisine karşı savunmaya geçmelerini. c) Meslek arkadaşları arasında, meselelerimizi gerçekten tarihsel oluşları içinde araştıranlarla, gündelik gazetelerin temelsiz palavralarında kalanların madrabazlıklarını iyi ayırt etmelerini, böylelerini, bir tek yoldan layık oldukları yere koyabileceklerini, bu yolun da artık "gerçekten okuyorlar mı, yoksa kitapları şöyle bir süzüp ya da kulaktan duyduklarıyle okumuş görünerek mi bir çeşit fikir dolandırıcılığına, bilgeçlik numarası yapmaya mı kalkıyorlar? .. " Bunu erkenden ayırt etmeli, laflarına, latife değerinden fazla önem verilmemesini sağlamalı, okunma güçlerini yitirmiş fosiller için, okuma güçlerini, gerekli zamanlarını boş yere harcamamalarını anlatmalı...
d) Böylelerinin hayatlarında zamparalığın, kâğıt oyunlarının, içkinin yerine bakarak, okuduklarını ileri sürdükleri kitaplardan ayrıntılar üzerinde sorular sorup sınava çekerek zararlarını aza indirmenin mümkün olduğunu.
e) Hayatını yakından tanımadıkları adamların, başların dan geçmiş gibi anlattıkları olayları örnek göstererek gündelik sonuçlar göstermelerine papuç bırakmamak gerektiğini öğretmeli.
f) Hepsinden önce, okuttukları derslerin kitaplarında Türk insanının dünya görüşünü yaşamakta başarılı olmasını, milli meselelere değil, yabancı ideolojilerle ilgilenmesini sağlamak için, bilir bilmez sokuşturulmuş fikirleri, görüşleri, propagandaları, büyük ve açık yanlışları hemen tespit edip açıklamaları gerektiğini aralıksız hatırlatmalı.
g) Devletçe basılacak tek kitap sistemine gidilmesinin aralıksız istenmesi lüzumunu savunmalarını, aralıksız söylemeli.

 Yazıyı okuyup bitirince, başımı Kemal'e kaldırdım,
 - Tamam -dedim-, Böyle bir Dergiye ben de varım! Bize ne hizmet düşüyorsa koşuluruz...
 - Ne koşulması, arkadaş! ... Ben seni zaten Dergi'nin Kurucularından sayıyorum.  Gülüştük, bir süre sonra Dergi üzerinde daha derli -toplu konuşmaya başladık. Kısaca şöyle özetleyebilirim:
 "- Ben yıllar yılı, buraya yazdığım fikirlerin kavgasını veriyorum zaten... Bu kavgayı, tek başıma sürdürmekten yorulduğumu söyleyemem ama, tek kürekle bu fikirlerin çok ağır ilerlediğinin farkına vardığımı senden saklamayacağım. Eğer bu düşüncelere inanıyorsak, niye evin içinde konuşulsun... Güneşin altına çıkması gerek! ... Osmanlı Tarihimiz için, Yakın Tarihimiz için, Batı hesaplaşması, Dış güçler ve yanılgılarımız için söylediklerimin hepsi, yalnız benim bulup çıkardığım fikirler değil. .. Bunların arasında bize unutturulmuş fikirler de var. Unutturanların nasıl bir hesabı olduğu, bu fikirler günışığına çıktıktan sonra belli olacak! Bu fikirlerin güneş altına dökülmesinin yolu bir Dergi çıkarmaktır."
 "Birtakım işgaller, boykotlar, sındırmalar, öldürmeler var! Birtakım partilerde fikirleşme çabaları, birtakım partilerde, eski fikirleri, eski pabuçlar gibi boyayıp, cilalayıp göze hoş gösterme gayretleri var! ... Toplumun hamuru değişiyor, ya da değiştirilmeğe çalışılıyor. Ben bu olayların karşısında günü gününe tavır alıyorum. Ama yeter mi bu? .. Benim aldığım tavrı senin gibi bir iki dostumdan başka kim biliyor? Bizim, bu milletin okumuşu olarak bir görevimiz var. Doğru bildiklerimizi sıcağı sıcağına söylemek.. Bunu Romanımla yapamam ben .. "Devlet Ana"yı okuyanlardan bazıları geliyor, "aman ne iyi oldu, yazdın da Osmanlı'nın kuruluş günlerini senden öğrendik .."  diyorlar. Sonra ekliyorlar: "Bir de günümüzü anlatan bir roman yazsan da olayların karşısında şaşırmaktan kurtulsak. "Elbette böyle düşünenler Roman okuyucusu bile olamazlar.: Ama günlük olaylar içinde toplumun ne kadar sıkışık olduğunu iyice ortaya koymuyorlar mı? ... İşte bunlara da düşüncelerimizi söylemek için Dergi gerek! ..."  "Biz, tarihi çalınmış bir milletiz. Hiç kimse hırsızların yakasına yapışmıyor. Biz yapışacağız; "Gel bakalım arkadaş, diyeceğiz, beni anamdan, babamdan etmenin hesabını ver bir! ... Kimin uşağı olduğunu söyle ki, senin gibi bir pislikle elimi kirletmeyeyim, efendini geçireyim avucuma... Bunu söylemek, bu hesaplaşmayı yapmak da bize düşüyor. Ağzımızın tıkacı sökülüp atılsın, dilimizin mührü kaldırılsın, bizi değµeğe takılmış karagöz gibi oynatmaya hevesli düşmanların yığdıkları rezil sis şöyle bir dağılsın da Türk Türke kalalım, yahu! Şu bugünkü ortama bak! ... Partilerden kişilere kadar -bıçakla bölünmüş gibi-ikiye ayrık... Biri, ötekini kesinlikle anlamıyor! Hiç Türk Türke kalsak, birbirimizi anlamaz mıyız?.. Demek bizi yalnız bırakmayanlar var! .... İşte onların yüzlerindeki maskeleri de günü gününe çekip yere çalmak için, Dergiye gereksinmemiz var!... Bugün bizim için dergi, bir zaman her derdin devası olan Asprin gibi bir şey! .. Alacaksın şıp diye sancı kesilecek! Hiç değilse, kendi karnımızın ağrısı diner ya! .. Ona bak sen!”