24 Ocak 2014 Cuma

batsak da batıcıyız







erdoğangillerin çokça istismar ederek dile getiridği bir gerçek var: "adamlarla şu kadar kilometre sınırımız var." ama biz kalkıp filmi ingilizce tercümesiyle anıyoruz. uymamış mı uymuş fakat neden yakını uzak kılıyoruz. bunu altyazılarda da görmek mümkün. belki bir avrupalı'nın anlayacağı tercümeyle türkçeleştiriliyor iran ve arap filmleri. mesela filmde "selamunaleyküm" deniyor biz "merhaba" diye okuyoruz. raziye, "hz. hüseyin'in şehitliği üstüne, zamanın imamı/mehdi üstüne" yemin ediyor bize "şehitlerimizin üstüne" diye okutuluyor. "khuda hâfız/allah seni korusun, allah'a emanet ol" dileği "hoşçakal" oluveriyor. dediğim gibi kültürel olarak filmden çok uzak olan bir ülke için yapılan tercümelerde bu hal doğaldır ama biz seslensek duyacak kadar yakınız iranlılara. bu durumun en önemli sebebi batıya kuyulanmış oluşumuz. bakıyor oluyor oluşumuz değil batıya hipnozlu gibi bağlı oluşumuz. öyle ki iran sineması ilgimiz bile avrupa ilgimizden ileri geliyor*. doğu'yu kutsallaştırma gibi sık yapılan bir saçmalamada bulunmuyorum ama ehl-i garb gayr-ı şark oluşumuzun makul izâhını yapamayız. sorun bu farkıdasızlığımız.

*: http://www.radikal.com.tr/sinema/bir_ayrilik_bir_yoksulluk_bir_olum-1054660