12 Kasım 2013 Salı

ölen ilk insan



o zaman sayıları kaçtı, 
ne kadar yayılmışlardı yerin yüzüne, 
yaş ortalamaları, yaklaşık ömür süreleri ne kadardı? 
ölüm hakkında bugünkü gibi bir literatürleri yoktu şüphesiz. 
ölüm düşünceleri daha soyuttu. 
içlerinden birinin, bir daha geri dönmemek üzere çekip gitmesi ne demekti herhangi bir fikirleri yoktu. 
ölümün açtığı gediğin korkunçluğunu tarif edememişti şairleri, hikayecileri, masalcıları. 
"ölüm" dediklerinde, en fazla bir kesafet canlanıyordu zihinlerinde. 
sonra olacak oldu. 
biri düştü ve kalkmadı. 
gitti ve gelmedi. 
sustu ve konuşmadı. 
durdu ve kıpırdamadı. 
geride kalanlar bir süreliğine eşlik etmeğe çalıştı ona. 
ölümün taklid edilebilir bir şey olduğunu sandılar. 
ağlamaktan başka bir şey yapmayarak, ölenin ölümünün paylaşılabileceğini sandılar;
yemeyerek, içmeyerek, yıkamayarak, yıkanmayarak, tıraş olmayarak... 
sonra zaman, akıntısıyla aşındırdı, yuvarladı kayadan özlemlerini. 
unutuş, pansumanını alıp işinin başına geçti. 
bir ağaç oyuldu, bir şiir yazıldı, bir türkü yakıldı "giden" dendi ona "giden ve dönmeyen".